20 Kasım 2021 Cumartesi

Bir Jüri Olma Hikayesi

 Geçenlerde Salah Birsel’in Aynalar Günlüğünü okurken onun ta çocukken Serçe adını koyduğu ve elle yazılan bir gazete çıkardığını, Ortaokulda Kıvılcım, Lisede de Sesimiz adında gazeteler çıkarmış olduğunu okudum. Benimde ilkokul ve orta okulda değil ama lisede edebiyat bölümüne ait bir gazete çıkardığımız aklıma geldi. Gazetenin elle yazılması, sütunlar halinde düzenlenmesi yükü daha çok benimle bir arkadaşımın omuzlarındaydı. Gazeteye konacak yazıları biz seçer, kendimizde ayrıca yazı ve şiirlerimizi gazetede yayınlardık.
Edebiyatı, okumayı seven biri olarak bu konularda yapılacak olan sosyal faaliyetlerde de görev almak hoşuma giderdi. Hatta edebiyat hocamız bayramlarda okunacak şiirleri benim seçmemi isterdi. Bu görevden de çok haz alır on on beş gün öncesinden şiir kitaplarını, antolojilerini inceler, kendimce bayrama en uygun şiirleri seçmeye çalışırdım.
Asıl yazmak istediğim konu doğrudan bunlar değil elbette. Ancak Salah Birsel’i okuyunca bunları hatırladım. Bu konuyla ilgili hatırladıklarımdan biri var ki bu durum hayatım boyunca bana bir ders olmuştur.
Lise dönemlerinde çeşitli konularda şiir yarışmaları düzenler ve jürinin başına da benim geçmemi önerirlerdi. Elbette bu öneriyi zevkle yerine getirir, başta edebiyat hocalarımızın ve diğer jüri üyelerinin katkılarıyla en iyi şiiri (eğer konu şiir okumaksa en iyi şiir okuyanı) seçerdik. Hiç kimseye açıkladığımı hatırlamıyorum ama ben şiiri en iyi okuma ölçüsü olarak o zamanki radyo tiyatrosunda şiir okuyan tiyatro sanatçılarını örnek alırdım.
Bu günkü gibi hatırlıyorum yine bir “şiir okuma” yarışması düzenlemiştik. Öğrencilerden her isteyen istediği şiirle bu yarışmaya katılabiliyordu. Katılmak için başvuranlar arasında birbirimize “amcaoğlu” dediğimiz ve benden bir alt sınıfta olan babamın amcasının torunu da vardı. Bundan biraz işkillendim ve durumu edebiyat öğretmenine ilettim. O da herkesin katılabileceğini bunda da bir sakınca görmediğini ifade etti. Yarışma günü gelip çattı. Bütün öğretmenler ve öğrenciler karşısında yarışmacılar jürinin de huzurunda şiirlerini okudular. Her jüri üyesi bağımsız olarak yarışmacılara puan veriyordu. Yarışma sonlandığında sıra ayrı ayrı verilen puanları toplamaya geldi. Neticede amcaoğlunun birinci olduğu ilan edildi. Doğrusu ben biraz mahcup olmuştum. Hemen aklıma diğer jüri üyelerinin verdiği puanlara bakmak geldi. Ben “iyi” bir puan verirken jürinin çoğunluğunun en yüksek puanı “çok iyi” verdiğini gördüm. İçim biraz rahatladı ama daha sonra benim “torpil” yaptığım dillerde dolaştıkça hep rahatsız oldum. Kimseye de bir şey anlatamadım. Bu durum benim hayata bakışımı olgunlaştıran olaylardan biri olarak hafızamdan hiçbir zaman silinmedi. Daha sonraki yıllarda benzer durumlarla karşılaştığımda benzer konulara hep uzak kalmayı seçtim.
Aradan çok uzun zaman geçtikten sonra bu yıl önce hazırlanmakta olan bir antolojiye şiir seçmem, daha sonra ilçe seviyesinde bir şiir yarışmasına üye olmam hususunda ısrarlı teklifler geldi. Tabii ki teklifi getiren iyi niyetliydi ama benim ne olursa olsun aynı tuzağa düşmem söz konusu olamazdı. Teklifi kibarca kabul etmeyeceğimi söyledim.
Salah Birsel’e rahmetler olsun bana eski zamanlarımdan birkaç anımı hatırlattığı ve bunları yazmama sebep olduğu için.
-İhsan Kurt-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ömrümüzün Son Demi

  Tek başıma sahilde yürüyüşler yaptığımda, yürüyüşüme şarkıları, türküleri de dahil ederim. Onları dinlerken denizi, denizi seyrederken şar...